“Çünkü bilmediğini bilmek için bir hayli anlayış olmalı insanda: Bir kapının kapalı olduğunu anlamak için o kapıyı itmek gerekir.”
I. BÖLÜM
Selam,
Bu sabah hem çok geç hem de çok zor uyandım önce kendimi doyurup daha sonra dışarıdaki yaşama su ve mama hazırladım o kadar imreniyorum ki onlara bu kapitalist sisteme ayak uydurmak zorunda değiller her gün aynı derinin içinde hayatlarına devam ediyorlar.. Ben ise giydiğim bir tişörtü bir daha giyinemiyorum bile hatta bazen önceden giymiştim bunu deyip bir daha giymeye utanıyorum.
Bu sabah hem çok geç hem de çok zor uyandım önce kendimi doyurup daha sonra dışarıdaki yaşama su ve mama hazırladım o kadar imreniyorum ki onlara bu kapitalist sisteme ayak uydurmak zorunda değiller her gün aynı derinin içinde hayatlarına devam ediyorlar.. Ben ise giydiğim bir tişörtü bir daha giyinemiyorum bile hatta bazen önceden giymiştim bunu deyip bir daha giymeye utanıyorum.
II. BÖLÜM
Bir sabah kalktığınızda bambaşka biri olarak uyanmayı dilediniz mi hiç. Ben çok diledim. Başka bir isim başka bir görünüm başka bir hayat başka bir ülke başka bir dil başka bir yaşam hatta o yaşamdaki dertlerimi bile belirledim öyle uyanmak istedim ama tabii ki de olmadı. İçimde bir kabile yarattım farklı farklı karakterler hepsinin kendine ait dünyası kendine ait özgürlükleri vardı kimi aşkı bulmuş kimi zengin kimi aile konusundan çok şanslı kimi çok başarılı ama hiç biri ben değildi hatta benimle gerçek hayatta karşılaşsalar arkadaş dahi olmayacak kadar güzel hayata sahip olan karakterler var ettim. Tabii bunlar beynimde üç saniye falan yaşıyorlar sonra özgürlüklerine kavuşuyorlar sadece eski bir dostu hatırlar gibi kendilerini hatırlatıp sonra unutmama izin veriyorlar. Sanırım ben hafif deliyim. Yada çok okumaktan mı oluyor acaba bilemedim ama bildiğim bir şey var ki bu delilikle birlikte bir daha dünyaya gelsem aktris olmak isterdim içimdeki ütopik dünyayı yansıtmanın güzel bir yolu olurdu.
III. BÖLÜM
2025 de o kadar çok şey yaşadım ki aslında öğrendim yaşamak benim için çok büyük bir kelime şuna inanıyorum herkes doğar büyür ama herkes yaşayamaz. Ben de yaşayamayanlardanım. Yani abartı bulmayacaksanız eğer yaşayan ölülerdenim. Bu ölü toprağını üstümden atmak için kısa bir tatile çıktım. Her şeyi geri de bıraktım. Muhteşem bir beş gün geçirdim kendimi dinlediğim kendimle vakit geçirdiğim sadece kendim olduğum varlığımı insan gibi hissettiğim bir beş gün. Bana iyi gelir sandım ama yanılmışım ilk defa bir tatilden dönerken yolculukta ağladım. İçime attıklarıma geri dönmek beni o kadar korkuttu ve yordu ki aslında bunlardan kurtulmak için gitmiştim ama daha fazla bir farkındalıkla geri döndüm. Hakikatlerim ve hayallerimin arasında parçalanıyorum ne olduğumu ne istediğimi bilmiyorum. Geçmişe çok takılı kalmış hissediyorum kötü anılarıma geri dönüp onları tekrar kalbimde yeşertiyorum.
IV.BÖLÜM
Bir kaç ay önce bir arkadaşımın beni aşırı kıskandığını fark ettim. Aslında içten içe biliyordum da konduramıyordum çünkü bana göre hayatı çok güzeldi birlikte bir çok ''sorununu'' hallediyorduk. Meğerse bana hep kuruluyormuş arkamdan network ağım genişlesin diye tanıştığım insanları bana karşı doldurup durmuş. Aslında bir çok yerden güzel denemeyecek ama beni idare edecek güzel sayılacak maaşlarla başlayacağım iş teklifleri aldım. Ama bu olay beni o kadar üzdü ki bir türlü kendimi toplayıp atlatıp yeni bir başlangıç yapamadım. Bu olayları bilmeden önce çok yakın hissettiğim (şu anda hayatımda olmayan başka bir blog yazısında anlatırım) biri bana durduk yere kıskanan arkadaşımla ilgili sorular sorup bir kaç demeç verdi sonra kendini tutamayıp seni çok kıskanıyor dedi. O an üstünde durmamıştım (keşke neden böyle düşündüğünü sorsaydım) çünkü dedim ya çok konduramıyordum ayrıca beni kıskanacağı hiçbir şeyim yoktu bana göre... Sonra öz geçmişim için önemli olacak insanlarla konuşmaya başladım tavırlarının bana karşı çok değiştiğinin farkına vardım. İşte o an kafamda bir şimşek çaktı. Kötü hissetmemem gerekirdi ama kendimi çok kötü hissettim. İlahi adalete çok güveniyorum oraya bırakıp aradan çekilmek istedim ama niye neden sorularını kendime sormaktan alıkoyamıyorum. Bu sorun öylece kaldı bir yüzleşme olmadı çünkü kimse bana o senin hakkında böyle söylüyor demedi sanki kendi fikirleriymiş gibi söylediler bende sessiz kalmadım tabii ki. Ama aşırı kırıldım.
V. BÖLÜM
Kişisel talihim konusunda her zaman kendimi bedbaht hissetmişimdir. Nankör diyeceksiniz bana belki ama öyle. Evdeyim çalışmamak bana hiç iyi gelmiyormuş onu fark ettim ama aynı zamanda çalışmakta istemiyorum çünkü çok yoruldum. Pandemi dönemini hatırladım öğretmenlik yaptığım o güzel zamanlar her dönemin kendine ait dertleri var param yetmiyor öğrenciler baş edilecek gibi değil diyerek bir kenara koymuştum asıl mesleğimi daha sonra başka alanlarda uzmanlaşmadan çalışmaya başladım. Tek işte de çalışmadım hep başka gelir kaynakları da buldum kendime. Şu anda da ufak da olsa gelir kaynağı olsun en azından deyip yaptığım işler var tabii ki de. Ama nedense kalbimde bir yerde bir sızıntı hissediyorum. Sisli beynimin illüzyonundan kurtulmak için bugün üzülmeye hak gördüm kendime üzül bakalım ne kadar üzüleceksin...
VI. BÖLÜM
Bir kaç kitap bitirdim bu hafta bir tanesi bile okumaya değmezdi. Bu çok satan kitaplara da inancım kalmadı artık sistem bize okutmak istedikleri kitapları zorla okutuyormuş gibi hissediyorum...Kitap alışverişi yapacağım o yüzden önereceğiniz kitaplara talibim.
içimde öldü, zâten ölü doğmuş her şey.. ölü doğmuşum.. yaşıyormuşum gibi sanki, benden başkalarına yaşama dâir müspet telkinlerle güç veriyordum?!. en acı şeydi insanları severken, kollarken, sakınırken kendini yok saymak, aralarında kalp ve ruh ve his olarak kaybolmak, bunlarla var olduğunu unutmak..
YanıtlaSilsevmek, itimad edilir olup olmadığının şüphesine zerre düşmeden, içinde menfî düşünceye zerre yer vermeden itimad etmekti.. bu, aynı zamanda, birinin itimad edilir olup olmadığının yegâne murakabe yoluydu.. bunu başka yolla anlayamazdı insan.. ve itimadsız olmazdı..
uzun ve yalnız yürüyüştü hayat.. geçmişte ‘kitap okumak…’ derdim; ‘kitap okumak, gidemediğin uzaklara gitmek, hayâl ettiklerine varmak.. kitap okumak, hayatın bütün sıkıntılarından kaçmak için kendine huzurdan bir sığınak inşâ etmek’ derdim.. ama bundan çok daha çoğunu, büyüğünü keşfetmiştim; kalemin yazmak için elime değişiyle, ilk cümlemi doğurduğunda.. inandırmıştı, tartışılmaz bir kesinlikle ‘yazmak’, insanın yaşarken üzerine akın eden kötülükler ordusuna yaşayarak cesaretle açıktan karşı durabilmenin, sessiz direnenilmenin yegâne yoluydu.. hayatî faydaydı ‘yazmak’ ve faydası her zaman ‘okumak’tan büyüktü..
hayat… büyük ihânetini gördüm kaçıncı kez.. ne çok yanılmak ve aldanmaktan mürekkepti geçmişim.. ihâneti affetmek yeni ihânetlere kapı aralamaktı..
hep gülümsedim.. cesâretle bakıp gözlerinin içine, dikine ve inadına.. ve ne dediyse tersine inandım, yaptım; olduğun yerden söküp alan, süpüren, sürükleyip götüren akıntısına kürek çekerek hayatın.. meydanına çıkıp açık meydan okudum, onu alt etmeye, imkânsıza soyundum..
sevmediklerinle, hiç sevmeyeceklerinle yol yürümeyi yazmışsa yazan kimse ve ne ise sevmediğin şeylerle, sevmediğinle yola çıkma, yol yürüme mecbûriyeti, müddetince, ik adımlık hücrede ağır mahkûmiyetten farksız.. henüz yolun başında başlayan çıldırtıcılığına tahammül yürek ister; berâberinde, yol bitene dek uzadıkça uzayan iğrenç bir pişmanlık duygusuyla... sonuna dek sessiz şikâyetsiz yürümek büyük zarâfet..
hâlinden şikâyet, söz etmek kör bir kuyuya seslenmek, hissiz ve sağır ve dilsiz bir duvardan medet ummak gibi… insanların kahır ekseriyeti derdini hiç umursamaz.. derdinin varlığından açık ve gizli, mutlu olanları bile görürsün..
kötülerin, kötülüğün bütün saldırıları ve yaptıkları her şey ve hayatın kendisi dahî insanın mâsûmiyetini içinde öldürmek, onu tamamen yok etmek içindir..
yapılanlara aldırmazlık, saldırının daha büyükleri için etrafındakilere fırsat vermekti...
iyi niyet, insanı saldırılara açık hâle getirir.. en basit bir böcek karakterliyi bile havalandırır, heveslendirir; şımartıp, küstahça tepene tırmandırmaya yol verir.. az iyi niyet gösterdiğinde en ummadıklarının bile tanınamayacak kadar kötü olduğunu görürsün.. ve sonunda derin ağır pişmanlık girer işin içine.. gerçekten fazlasıyla kötü olan, ağır bir durum bu, insan için..
bile bile lâdes hayat bâzısına.. ve kıpırdamak karşı koyuş değil.. nezirinbiri
Bu durumlarda polisiye candır. Ne zaman yaşadıklarınıza benzer şeyler hissetsem sarılırım onlara!
YanıtlaSilHayatı yaşayamayanlardanım çukuruna düşüyorum çokça, çukuru biliyor ve algılıyor olmak ya da çıkmak için bir şeyler yapmaya çalışmak çözüm olmayabiliyor. Sonra bu çukuru var eden ne diye sorular üşüşüyor , yaşamak denilen her ne ise bu ne, kime ve neye göre, bunun çatısını, duvarını ören kim ? Durduğumuz yeri degistiremiyorsak nazar ettiğimiz yeri değiştirmek gerekiyor belkide, etrafımızdaki tüm tarif vericileri pistten alarak.
YanıtlaSilGüzel kitaplar okuyorum şu sıralar(Osman Balcigil , Nazan Bekiroğlu) ama mutlu hikayeler değil,
Aslında hayatın tam da böyle bir şey olduğunu düşünüyorum. Bazen çok mutlu olduğun yerde ağlamak istemek, başka seçenekleri ve kimlikleri merak etmek, bazen ihanete uğramak hayatın başka türlü yönlerini de görmek... Hepsi ama hepsi o kadar gerçek ve hayatsal duygular ki... Yaşamanın hakkını veriyorsun sevgili Mona Rosa :) Arkadaşınla yaşadığın durumu ben de başka bir arkadaşımla yaşadım ve anladım ki, bizim kötülük kapasitemiz bazılarının kapasitesine asla yetişemez. Ve onları anlamaya çalışmaktansa yolları ayırıp kendini korumak çok daha iyi oluyor enerjini doğru kullanmak anlamında :) Son zamanlarda ben de yeni bir kitap arayışındayım burayı ziyaret edeceğim :) Ve evet şu sıralar çok satan kitaplara benim de zaman ayırma isteğim yok ama şöyle sürükleyici bir hikayeye de aç hissediyorum.
YanıtlaSilbu ülkeden ayrıl. ya avrupa ya güney amerika veya tayvan tarafları olabilir. tayvan balkanlar çok ucuz güney amerikada öyle. iş bul veya bulma :) bu ülkenin sorunu, yaşayamamak. kendini şartla yurtdışına, gidersen bir şeyin kalmaz :)
YanıtlaSilSahip olduğumuzu anlamadığımız güzellikler başkalarının duası oluyor falan tamam da, haset edenlerin de arkanızdan bu kadar dolap döndürecek kadar çıldırması çok tuhaf, al nimet saydıkların da beni kahredenler de senin olsun ve yolculuktan dönerken sen ağla.....
YanıtlaSilÇok satanlara güvenilmez de ben klasikçiyim ya, yüzü aşkın senedir okunmui ve belli bir kalibrenin üzerinde kitaplar, binlerce okur tarafından üstün tutulmuş ve klasik olmayı hak etmişler. Hepsi şahane olmasa da bir şeyler dokunur bence.
Şey güzeldi, Hakan Öztürk'ün Karagöz Dersaadette Gölge Oyunu.
Başka biri olarak uyanmayı hiç düşünmedim ama başka şehirde olmayı ve yalnız olmayı düşünmüşümdür sık sık. :)
YanıtlaSilİnsanlarla uğraşmak çok zor bu devirde. Çoğunlukla ben kendimi boş hissediyorum, sanki yaşam amacına uymuyormuşum gibi. Bundan sonrası kısmet artık. Elimden geleni yapacağım.
Kitap önerisi olarak Natsume'den Gönül diyebilirim.